Burak Çınar
  Dünyada Gördüğüm Yerler
 

DÜNYADA GÖRDÜĞÜM YERLER

 

İlk yurtdışına çıktığımda ve ilk uçağa bindiğimde yaşım 26’ydı ve ilk yolculuğum Londra’yaydı.

Şimdi yaşım 33 ve şöyle baktığımda toplamda 12 tane farklı ülkeye gittiğimi görüp mutlu oluyorum… Hepsi de sevgili eşim sayesinde oldu diye eklemekte fayda var...

 

Sıralarsak:
 

Yer: Londra (İngiltere) – Yıl: 2007 (Haziran)

Yer: Londra (İngiltere) – Yıl: 2009 (Şubat)

Yer: Paris (Fransa) – Yıl: 2009 (Şubat)

Yer: Londra (İngiltere) – Yıl: 2009 (Haziran)

Yer: Basel, Zürih, Bern, Cenevre, Luzern, Lozan (İsviçre) – Yıl: 2010 (Ekim)

Yer: Saint-Louis (Fransa) – Yıl: 2010 (Ekim)

Yer: Barselona (İspanya) – Yıl: 2010 (Ekim)

Yer: Medine, Mekke, Cidde (Suudi Arabistan) – Yıl: 2011 (Nisan)

Yer: Münih (Almanya) – Yıl: 2011 (Kasım)

Yer: Salzburg (Avusturya) – Yıl: 2011 (Kasım)

Yer: Basel (İsviçre) – Yıl: 2012 (Mayıs)

Yer: Saint-Louis (Fransa) – Yıl: 2012 (Mayıs)

Yer: Amsterdam, Rotterdam, Den Haag, Tilburg (Hollanda) – Yıl: 2012 (Haziran)

Yer: Brüksel, Bruj (Belçika) – Yıl: 2012 (Haziran)

Yer: Dubai, Abu Dhabi (Birleşik Arap Emirlikleri) – Yıl: 2013 (Ekim)

Yer: Cambridge, Londra (İngiltere) – Yıl: 2015 (Nisan)

Yer: Roma, Floransa, Milano (İtalya) – Yıl: 2016 (Nisan)

Yer: Vatican City (Vatikan) – Yıl: 2016 (Nisan)

 

Daha sonra hepsine yorumlarımı yazarak, değişik fotoğraflar ekleyeceğim…

 

Peki ya gördüğüm ilginç yerler:

 

Yer: Yahudi Toplama Kampı, Daho, Münih

Girişi tabi ki ücretsiz ve girince o kadar farklı bir atmosfer var ki, sanki olaylar daha dün olmuş gibi, içerisi mezarlık gibi sessiz, insanlar yüksek sesle konuşmuyor, içerisi resmen ölüm kokuyor. Çok büyük bir alan, tek bir binadan oluşan bir yer değil, ama neresine giderseniz gidin o ölümcül his yakanızı bırakmıyor… Ayrıca burasıyla ilgili olarak bir anımı anlattığım yazım mevcut…

 

Yer: Ice Bar, Amsterdam

Bir bara giriyorsunuz, her şey normal ama isterseniz içeride ice bar kısmı var, oraya girmek isterseniz size büyük bir palto ve eldiven veriyorlar ve -20 derecede bulunan büyük bara girebiliyorsunuz. İçerisi 50-60 kişi alabilecek kapasitede büyük. Tabi adıyla ilgili olarak bu barın ilginç yanı, içerideki her şeyin buzdan yapılmış olması. Masalar buzdan, oturaklar buzdan, içecek alırsanız bardaklar buzdan. Etrafta dekor olarak donmuş laleler var. Üç boyutlu ekran var, isterseniz orada animasyon izliyorsunuz. Sadece kaymasın diye yerler buzdan değildi diye hatırlıyorum…

 

Yer: Madame Tussauds Müzesi, Londra

Aslında müze değil, tam bir eğlence mekânı. İçeride dünyaca ünlü olan neredeyse herkesin balmumu heykeli var. Bizdeki gibi plastik değil, yanından dibinden bakarken bile gerçek sanıyorsun o heykelleri. Dokunmak serbest, bizdeki gibi 10 metre yakınına yaklaşamazsın gibi bir şey yok. Heykele sarılarak bile fotoğraf çekebilirsin. Heykellerden sonra ise ufak bir araca biniyorsun ve gezerken sana Londra’nın tarihçesini anlatıyor. Oradan çıktıktan sonra isteyenler korku tüneline girebiliyor. Yürüyerek geçiyorsun, içeride bulunan herkes canlı aktör. Onlar sana dokunmuyor, sen de dokunmuyorsun ama duvarın içinden bile çıktıkları için çok korkuyorsun. En sonda da bir sinema salonunda kısa bir film var ve tabi ki müze çıkışı hediyelik eşya satan dükkanı… Bu müze için en az yarım gün harcanabilir…

 

Yer: Wild Park, Thalwil, Zürih

Burasıyla ilgili olarak da “Yaşanacak Yer: Thalwil” adında uzun bir yazı yazmıştım. Hakikaten yaşanacak yerdi benim için. İnsan burada huzurdan havaya uçar, o kadar yani…

 

Yer: English Garden, Münih

Özet olarak, Münih’te şehir merkezinde alabildiğinde büyük bir çimenlik alan. Sadece ucu bucağı görünmeyen, dümdüz, yemyeşil, ortasından nehir akan bir yer. Burayı özel kılan da bu özellikler işte. Nehirde sörf yapanlar var. Çimlerde herkesin köpeği var, çoğu serbest geziyor, istediğini sevebiliyorsun. Fazla ağaç yok, tek tük ağaç var, onlarında arasına insanlar ip germiş, ipin üzerinde yürümeye çalışıyorlar… Tabi Almanya’nın her yerinde olduğu gibi burada da kaçınılmayan değişik bira içme mekânları da mevcut.

 

Yer: Bruj, Brüksel

Burada spesifik bir yer yok çünkü şehrin kendisi yetiyor. Sadece trenden indikten sonra merkeze doğru yürümek veya bisiklet kiralayıp dar sokakları gezmek yeterli; çünkü Bruj baştan aşağı kendine âşık eden bir şehircik.

 

Yer: Disneyland, Paris

Devasa Disneyland diyarında bir gün değil, bir ay geçirilebilir. Zaten girişte verilen haritadaki yerlerin yarısından fazlasına bir günde gidebilmek mümkün değil. Parktaki en güzel ve en değişik aktivite ise korku oteliydi. Asansör gibi bir alete oturuyorsunuz, karşınızda 7 boyutlu ekran, uçma ve düşme hissi yaratıyor, zira uzun bir otel…

 

Yer: Efteling Park, Tilburg, Hollanda

Aynı Disneyland gibi bir eğlence parkı. Burada da bir günden fazla vakit geçirilebilir. Buradaki en ilginç aktivite ise korku eviydi. Aslında korku değil, ilginçlikler evi. Böyle bir mekânı başka hiçbir yerde ne bulabilir, ne de hayal edebilirsiniz. Şöyle ki, bir evde sandalyede oturduğunuzu düşünün, birden duvarlar kayıyor ve oturduğunuz halde kendinizi tavanda buluyorsunuz ama düşmüyorsunuz. Üzerinize bir şey bağlanmıyor, serbestsiniz ama düşecek gibi hissediyorsunuz. Yer ayaklarınız altından kayıyor, dengenizi şaşırarak evden çıkıyorsunuz…

 

Yer: Ferrari World, Abu Dhabi

Yine Disneyland tarzında ama bütün teması Ferrari’den oluşan bir eğlence parkı. Buraya aslında bir tam gün yeterli, diğerleri kadar heyecanlı değil. İlginç kısmı üstünün kapalı olması. Kapalı ama dar değil, içinde palmiye ağaçları olacak kadar havadar. Tek değişik olan aktivitesi, dünyanın en hızlı roller coaster’ına sahip olması. Diğer çoğu aktiviteler ise ekran simülasyonuyla geçen aletlerden oluşuyor. Buranın kötü yanıysa girişte fazla para ödeyerek Premium bilet alınması ve sıra beklemeden aletlere binilebilmesi. Böyle olunca ise normal para ödeyenler çok sıra bekliyorlar…

 

Yer: Kelebek Bahçesi, Londra

Bu bahçe London Zoo’nun içinde yer alan kapalı bir alan. İçinden yürüyerek geçiyorsunuz, özelliği ise içeride serbest dolaşan binlerce farklı kelebeğin olması. Çocuklar için çok heyecan verici bir aktivite. Tabi kelebekten korkanlar için bir korku tüneli…

 

Yer: Pilatus, Dragon Mountain, İsviçre

Hani İsviçre’nin dağları derler ya, gerçekten adının çıkmasının bir sebebi varmış. Biz Dragon Mountain’a gitmeyi tercih etmiştik ve dağın eteklerinde otobüsten inerek trenle dağa çıkmıştık. Tren dimdik bir şekilde yavaşça 45 dakikada dağın tepesine çıkıyor. Tepesi denilen yerde ufak bir tesis var, dağın içindeki oyukları gezebiliyor, bulutların üzerinden manzarayı izleyebiliyor, yemek yiyebiliyorsunuz. Tabi turuncu gagalı büyük siyah kuşlar rahat bırakmıyor, öyle alışmışlar ki elinizde ne görseler yemeye çalışıyorlar. Dağdan iniş ise teleferikle oluyor, teleferik de yarım saat kadar sürüyor, aşırı heyecanlı… Buradaki ilginç gelen yer ise karşı dağın tepesinde bulunan küçücük bir kiliseydi. Yolu yok, çevresinde bir şey yok, sanki inşa edilmiş ve terk edilmiş, içini merak ediyor insan…

 

 

Burak Çınar (2014)

 
  Bugün 11 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol