Burak Çınar
  Ultima Online Anılarım
 

ULTIMA ONLINE ANILARIM

 

(Geçmişten bugüne Ultima Online)

Ben UO'yu ilk defa TAR serverında tanıdım. (The Alter Realm)

Sonra Nebula'ya geçtim, oradan Dark Venue, son olarak da ABCUO'da oynadım.

Aralarda farklı serverlarda da kısa süre oynadım ama üstte söylediğim bu dördü benim için en güzel olanlarıydı.

TAR'da newbie'liği üstümden attım, minoc madende panther kesmek en büyük işimdi.

Nebula'da magery 80 etmiştim ama kas kas gitmiyodu, ne oldu bilmiyorum bıraktım.

Dark Venue'da Fistandantilus karakteriyle nam saldım, sonra staff'e girdim, çok kişiyi jail'e gönderince, kavga edip ayrıldım.

Son olarak ABCUO'da ultima'nın artık suyunu çıkardım. Yapmadığım şey, girmediğim yer kalmadı, kasmadığım skill, oynamadığım rp kalmadı. Harikaydı.

İlk UO ile tanışmamın üzerinden tam olarak 14 yıl geçti sanırım.

Sizden de oynadığınız serverları ve güzel anılarınızı yazmanızı istiyorum.

Yine de çok iyi, keyifli bir server olursa eski günler hatırına denemek isterim...

 

Size Dark Venue'da olan bir anımı anlatayım.

Ben Fistandantilus olarak magery kasıyorum, brit mezardayım, kendime veya başkasına veya iskeletlere kal vas flam atıyorum, magery 80'i geçmiş durumda.

Bir arkadaş var, adı Proxy Gryphon, o da taming kasıyor ve en sevdiği hayvanı tame etmiş, getirmiş ve bizlere gösteriyor.

Gösterdiği hayvan Silver Steed. Gerçekten görüntüsü muhteşem.

Attan inmiş, all stay demiş ve atını bizlere gösteriyor. Bana da diyor, bak nasıl da güzel. Evet, gerçekten çok güzel.

Ve ben o silver steed'i güzel olduğu kadar da güçlü sanıyordum. Ben yine atın yanında magery kasarken, ata kal vas flam atayım dedim, bakalım gücünün yüzde kaçı gidecek dedim. Ben nereden bileyim atın öleceğini!? Tek kal vas flam'la at yattı yere. Arkadaş şokta, ben şokta, arkadaşın bulunduğu internet cafe tümden şokta...

Bilerek yaptım sandı tabi ilk başta, çok tartıştık, neredeyse kavga edecez. Arkadaştan özür diledim, baya darıldı, realde buluştuk, konuştuk, sonra ona 150K verdim, atı satın almış gibi falan oldum.

Daha sonra baya iyi arkadaş olmuştuk kendisiyle. Kendisi bunu okuyorsa, bilerek yapmadığımı bir kere daha söylemek isterim kendisine...

Ve bu anıdan sonra ne oldu biliyor musunuz? Hiçbir serverda silver steed'im olmadı, ne kadar uğraşırsam uğraşayım hiç tame edemedim, hep bir aksilik çıktı...

Bunun dışında Dark Venue gerçekten güzel ve kaliteli bir shard’dı. Skill artışı inanılmaz zordu, günde 0,1 veya 0,2 magery artardı. Vay be. Jandarma guild’i vardı, oranın baş mage’i bendim. Guild’dekilerin soyadları hep “el turco” idi ama benim ismim uzun olduğundan soyadı alamamıştım. Sansar, Elcapone, Moland, bu arkadaşlar itinayla adam keserdi. Takım çalışmaları harikaydı, böyle bir takım ruhu görmedim. Oyundaki rakip takım ise Kocaeli’nden bir gruptu. Onlar da sağlam kasmışlardı ve takım çalışmaları çok iyiydi. Turco’lar order ise, Kocaeli’ndekiler Chaos’tu. Onlardan bir Rugzo ismini hatırlarım, bir de baş mage’leri Rashka’yı. Tabi daha hatırladığım yüzlerce isim var ama hangi birini sayıyım, hangi birini anlatayım…

Bir gün oyundan tanıştığım, sağlam fencer karakteri olan İlhan adlı bir arkadaşla buluşup oyuncularla tanışmaya gitmiştik. Ankara’da Kızılay’da Adın İnternet Cafe diye bir yerde takılıyorlardı. Onunla beraber oraya gidip, oyuncuların çoğuyla orada tanışmıştık. Oyuncularla beraber staff de oradaydı, onlarla da tanışıp vakit geçirmiştik. Sonra server’daki online vakti olan en fazla kişi ben olduğumdan dolayı beni de staff’e almışlardı. Hatta diyorlardı ki, gamemaster’dan bile fazla online saatin olmuş diyorlar, gülüyorlardı…

Yine bazen sıkıldığımızda İlhan’la beraber başka server’lara girerek olay çıkarırdık. Bir client versiyonu vardı, o client’le oyunu açınca dye tub ile her şeyi ve her yeri boyayabiliyordunuz. Sonra o client yasaklandı. Neyse biz İlhan’la o client’le yabancı serverlara girerdik, çöpleri, oturakları, milletin üzerindeki kalkanları, zırhları bile ne varsa renk renk boyardık, sonra ban yerdik. Staff’leri de bilmediği için anlamazlardı, eminim çok şaşırırlardı ve dehşete düşerlerdi. Biz İlhan’la gülmekten yıkılırdık tabi…

 

Bir keresinde Dark Venue'da staff iken şöyle bir anım oldu;

Ben ve staff'ten başka bir arkadaş online'ız. İkimizde counselor'uz, yani yetkilerimiz kısıtlı. Arkadaşın adı Korro Uz Bari, swamp dragon’la gezmeyi çok severdi, kendisi kral bir arkadaştır ayrıca, kendisiyle çok görüşmüştük vaktinde…

Neyse, dedik ki quest düzenleyelim. Broadcast geçemiyoruz, biz de herkese teker teker mesaj gönderdik. Brit köprüde 10 dakika sonra quest başlıyor diye.

Brit köprüde ne yapacağız daha bilmiyoruz bile. Sonra düşündük yetkimize göre ne yapabiliriz diye, gittik Destard'a, oradan dragonları, drake'leri brit köprüye summon ediyoruz. Destard'ı boşalttık brit köprüye. Ama dragonlar drake'ler tabi rahat durmuyor, oyuncular guard zone'da bekliyor, yaratıklar içeri giriyor, guardlar dragonları öldürüyor, cesetleri yok oluyor.

Oyuncular şaşkın, biz şaşkın, bu mu quest diyorlar, biz de yetkimize göre ancak bu diyoruz Kısacası elimize yüzümüze bulaştırdık.

Yetmedi, birkaç dakika sonra bütün oyuncuları tek tek deceit'in 5.katına çektik, bir grup orada neira başlatmışlardı, güyya hepsini oraya alınca neirayı keseceklerdi. Tabi biz ayırım yapmadan herkesi çektik oraya ve çektiklerimizin arasında blacksmithler, minerlar, cooklar, tailorlar var, doğal olarak hepsi öldü gitti. Bize çok kızmışlardı

Burada staff’teyken, elimde Jailer adını verdiğim bir sopam vardı. Çok fazla kişiyi jaile göndermiştim. Shard’da küfür yasaktı, aslında şimdi düşününce saçma geliyor, konuşma özgürlüğü olmalı, ama bu shard’da kural böyleydi. Bir keresinde iki kişinin pvp’sini izledim, birisi öldü ve hayaletken küfür etti. Bende küfür yasak, jaile gidiyosun dedim. Ölen kişi de kendisinin hayalet olduğunu ve karşıdakinin küfürü duymadığını söyledi, bu yüzden kendi kendime küfür ettim dedi, jaile gitmem dedi. O an kendimde bir çelişki oldu, jaile atayım mı atmayım mı diye. Sonra adam doğru diyor diye jaile göndermemiştim… Bu olayın dışında ama çok fazla kişiyi jaile atmış, çok kişiye çile çektirmiştim... Kusura bakmayın, kural böyleydi ama…

Staff’lik yaparken bir anımı daha itiraf edeyim, hazır kimse okumuyorken anlatayım. Bir gece, daha doğrusu sabaha karşıydı, serverda hiç staff yokken, tek başıma gezerken baktım ki champion spawn’ı var, Rikktor, birileri yüksek levela getirmiş ve oyundan çıkmışlar ya da devamını getirememişler, henüz taze, sadece dragonlar ve drakeler var, birkaç saat daha uğraşsalar Rikktor gelecek ve onu kesecekler, o kadar az kalmış yani. Ben de baktım spawn geriye tepecek, counselor olarak görünmez ve ölümsüz olarak o alana bastım vortex’leri. Vortex üstüne vortex summon ediyorum ve işe yarıyor. Böyle böyle yarım saat içinde çıkardım Rikktor’u. Yine Rikktor’un dibinde vortex’leri çıkararak Rikktor’u tek başıma kestim… Bütün PS’leri ve paraları topladım ve oyundaki kendi karakterime aktardım. Gerçi pek işe yarar PS çıkmamıştı ama olsun, çok heyecanlıydı…

Yine staff iken, daha doğrusu staff’likten çıktıktan sonra Dark Venue’nun forumuna girerdim, sadece staff’in okuduğu bölüme giriş yetkim halen vardı, bende girer okur, sonra oyuna yeni alınan Thunder adlı counselor’ü deli etmek için foruma yazar dururdum. Thunder’a laf sokar, sadece onun anlayacağı şekilde yazılar yazar adamı sinir ederdim. Sonradan öğrendim, adam çok fena kafayı takmışmış bana, görse dövecekmiş yani o kadar… Sağ olsun Antimon vardı da GM, beni hep desteklerdi…

 

Size ABC UO'da olan birkaç anımdan daha kısa kısa bahsedeyim.

Bu serverda üç arkadaş takılırdık. Ben Fistandantilus, yanımda Lothar Twilight ve Azkaban Jail. Bu üçlü olarak pkları keser, dark father kasardık.

Bir kere serverda begging skillini öğretecek vendor bulamayınca arkadaş page atmıştı. 300 gp versem, skilimi 30 yapar mısınız diye. Herhangi bir zararı olmadığından GM bunu kabul etmiş ve yanımıza gelmişti. Arkadaşa begging skilini verdi, oldu mu falan derken, aniden arkadaş kaçmaya başladı. Sonra neyse GM gitti ve ben arkadaşı bulup, arkadaşa hayırdır nereye kaçıyorsun diye sorduğumda, arkadaş GM'in yanlışlıkla begging skilini 30 değil 300 yaptığını söyledi. Meğer bu yüzden kaçıyormuş. Serverda skill cap olmadığından arkadaş paşa gibi Legendary Beggar olarak dolaşmaya başladı. Tabi bu kısa zamanda farkedildi ve skilini 30'a geri çektiler. Çok gülmüştük bu duruma...

Bir kere de dark father'dan artifact düşüremeyen arkadaşa fishing kasmasını söylemiştik, denizden artifact çıkıyor diye kandırmıştık, adam sos şişelerinden topladığı hazineleri satarak, sattığı parayla da artifact satın alarak bizden zengin duruma gelmişti...

Bir kere de Lothar'la beraber bir japon guildine üye olmuştuk. Adam çok fena rp yapıyordu, üyeler falan tam rp'ci, manyak tiplerdi. Ama pvpleri yoktu ve itemları iyi değildi. Bu guildde biraz vakit geçirdik ve haliyle sıkıldık. Sonra nereden çıktı bilmiyorum, bir guild toplantısında, başladık Lothar'la beraber adamları kesmeye. Bütün guild halkını, toplam 15-20 kişiyi kestik. Adamların evi bir adada, öldükten sonra stuck'la ana şehire gidiyorlar, reslenip geliyorlar, tekrar kesiyoruz. Guild sahibi kendi evinden bizi banlayamadı. Ta neden sonra evine nasıl girdiyse, bize ban çekti de bizden kurtuldu. Biz nasıl gülüyoruz ama gülmekten ölecez...

Bir de bu serverda ayrı bir hesapta thief char'ım vardı. Kendim biriyle pazarlık eder, diğeriyle hide olup, ondan çalardım. Bunu farkeden bir GM, bana ip ban vermişti de sonra adama stealing de bir skilldir maili yazdım da salak GM ban'ı kaldırdıydı...

En sonunda ise herkes gittiğinde bütün eşyalarımı Sinai adında bir arkadaşa vererek karakterimi silmiştim...

 

Bir de ilk oynadığım TAR server’ında yaptığım eşekliklerden bahsedeyim. Sphere sunucusuydu ve bug kaynıyordu. Boş spellbook alıp, full diye satar milleti keklerdim. Çantanın içinde full valorite set var derdim, içine 7 parça çöp eklerdim ve satardım. Tabi eskiden çantanın içini göremezlerdi, sadece içinde 7 tane eşya var yazardı. Sonra şehir dışında bana saldırırlardı. Bu sayede iyi para toplamıştım ve tabi yanında da kötü ün.

Şehir içinde bazı keklere de, fire field at da içinden geçelim, resist artsın derdim. Adamlar atardı, tabi guards yazardım hemen ve ölürlerdi, sonra eşyalarını alırdım.

GM Blacksmith’im diye dolaşırdım, ücretsiz set tamir edilir derdim, adamlar setini bana verirdi, ben pırrr kaçar giderdim.

Normal dye tub alırdım, bununla saçını bembeyaza boyayabiliyorsun diye satardım. Bir keresinde 1M fiyata sattığımı bilirim. Ve bunu alan adam kazıklandığını anladıktan sonra evet anladım deyip charını kapatmıştı, buna üzülmüştüm…

Zos diye bir binek var bilirsiniz, onu bulmak biraz zordu ve 10K’ya falan satılırdı. Ben de parayı ver sana transfer edeyim derdim, parayı verirlerdi, ben de güle güle der kaçardım.

Daha sonra shrink potion benzeri bir script yazmışlardı da hayvanları küçültüp satabiliyorduk. Tabi böyle olunca ben de üzerine binilebilir grizzly bear diye kaç kere normal bear satmıştım… Onu bırak üzerine binilen drake diye kuş satmışlığım bile olmuştu…

Ha bir de konuşma rengimi kırmızı veya gri yapardım, sistemin rengini tam hatırlamıyorum da, war mode’a geçer ve *Talen is attacking you!* yazardım. Ara sıra bazıları buna inanıp, bana atak verip guards tarafından öldürülürlerdi…

Çift başlı Ettin’lerin attığı işe yaramaz taşları alır, rare item diye satmaya çalışırdım.

Şehir içinde ölenlerin cesetlerini bu criminal, bunu lootlayabilirsin derdim, sonra guards tarafından öldürülen kekoları da ben lootlardım…

Bir daha olsa bunları yapmam, küçükken nasılsa oyun diye milleti kazıklar, kekler dururdum. Artık yapmıyorum bunları.

Bu server’da başıma gelen en değişik olay ise, Buc’s Den’de vendorun önünde artık nasıl bir bug ise, yerde 65000 küsür tane mum bulmamdı. Bu mumların hepsini vendora sattım ve toplam 1.2M para elde ettim. Tabi eski vendorlar sınırsız alım satım yaptığı için bir çırpıda eşya satmak mümkündü. Ve bu parayı hemen bankaya yerleştireyim derken bir pk peşime takıldı, aşırı lag var ama son anda bank dedim ve parayı sürükledim ve o an öldüm. Kalbim çırpınırken reslenip koşarak bankaya baktığımda şükür ki parayı bankaya koyabildiğimi fark etmiştim… Bu parayla sonra değişik renkte iki tane mustang almıştım ama ikisini de bir gün bile muhafaza edemeden yaratıklara öldürtmüştüm…

 

Geçtiğimiz hafta OSI'den 14 günlük ücretsiz deneme hesabı açıp oyuna girdim. Ve en fazla oyunculu sunucuyu sıralayarak OSI Europe serverına bağlandım.

En fazla sunucu dediği oyunda 25 tane online vardı. Ertesi gün say 21-22 civarıydı, sonra ki gün 26 gördüm. Aşırı azalmış.

Buna rağmen beni young olarak görenler bana yardım ettiler, lrc ve luck setler dizdiler, blessed artifact'ler verdiler, biraz para istedim, adamın teki 200K çek verdi. Daha bir günde kral ettiler yani. Altı ay içinde elde edebileceğim malzemeleri bir günde verdiler

Adamlar çok iyi, çok yardımseverler hem de aşırı iyiler ama oyuncu sayısı gerçekten çok azalmış. Ben OSI'de en az 200 kişi vardır diyordum ama brit bank'ta bile bir kişi bile göremedim günlerdir. Üzücü bir durum...

Ve hala OSI'nin ücretli olması da ayrı bir durum. Player olmayan bir yere dönüşmüş olan OSI serverları'nın bir an önce ücretsize geçmesi gerekiyor. Başka şekilde oyunu diriltmesi gerekiyor…

 

Ben, Fistandantilus,

Ben, Lunitari,

Ben, Talen,

Ben, Jander,

Ben, Wyn…

 

 

Burak Çınar (2014)

 
  Bugün 16 ziyaretçi (20 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol