Burak Çınar
  Mavi Marmara Denemesi
 

MAVİ MARMARA’DA HAYAT BULAN ŞEHİTLER
(Deneme yarışmasında 4.olan yazım)

Ben uykumun en derinindeyken, Filistin’e doğru yola çıkan tam 600 tane yiğit, yetimin başını okşamaya, mazlumun yanında olmaya gidiyordu.  Dokuz seçilmiş insanın hayat bulduğu Mavi Marmara’nın mübarek bir Şehadet gemisi olduğunu bilseydim, o gemiye binmek için nelerimi vermezdim… Belki hayatımdaki en büyük doğrumu gerçekleştirmiş olur ve şimdi hayatımın en büyük pişmanlığını yaşamamış olurdum.

Düşünüyorum da eğer o sevgi gemisinde ben de bulunsaydım; belki Şehid Furkan Doğan’la beraber binerdik gemiye, beraber her işe koşturur, güler yüzle hizmet eder, karşılığını yalnızca Rabbimizden bekleyerek canla başla çalışırdık. Boş zamanlarımızda beraber kitap okur, gönüllü aranıyor diye anons edildiğinde hemen kalkar ve insanlara yardımcı olmaya devam ederdik.

Ankara yolcusu olacağım için belki de Gaziler Gazisi Uğur Süleyman Söylemez’le beraber binerdik gemiye. Kendisi Şehadet hakkında konuşmayı çok sever, Şehadetle ilgili ayetler okunduğunda kalp atışları hızlanırmış… Belki de gemide bulunsaydım o ayetleri beraber okur ve beraber titrerdik.

Ya da Antalya’daki spor salonunda, Şehid Cengiz Akyüz’le beraber beklerdik gemiyi. Hani rüyamda görmüştüm Cengiz Akyüz’ü, sarılabilir miyim diyince gözleriyle evet der gibi bakmıştı da doyasıya sarılmıştık…

Belki de Şehid Cengiz Songür’le beraber geminin arkasındaki Gazze Cafe’de otururduk. Bana kızının yazdığı ve gizlice cebine bıraktığı ve kendisinin gemideyken bulduğu “Geriye sadece ismin dönse de git baba!” diyen o iman dolu mektubu okurdu.

Her namazın ardından “Allah’ım, beni senin yolunda Şehid olan Müslümanlardan eyle!” diye dua eden Şehid Ali Haydar Bengi’yle beraber dua eder, beraber Âmin derdik.

Ve uğurlama sırasında “Ana ben Şehid olarak döneceğim, hakkını helal et” diyen Şehid Fahri Yaldız gibi ailelerimize veda ederek beraber yola çıkardık.

Nur yüzüyle kalpleri aydınlatan Şehid İbrahim Bilgen’le beraber konvoya katılma nedenine iki kelimeyle “İnsani Yardım” cevabını verir, “Hayır duanız yeter” düsturuyla bu sözümüzde beraber dururduk.

Sabır abidesi olan Şehid Necdet Yıldırım’la beraber sabreder, insani yardım malzemelerini gemiye yüklerken merhametimizden de bir parça katardık o yardımlara.

Dünya şampiyonluğundan sonra dediği gibi Ahiret şampiyonu da olan Şehid Çetin Topçuoğlu ile beraber yola çıkar ve topal karınca misali safımızı belli ederdik.

Şehid Cevdet Kılıçlar ile kameralarımızı boynumuza asıp, terör örgütü israilin yüzünü dünyaya beraber gösterir, dünyanın gözünü Gazze’ye çevirmesine beraber sebep olurduk...

Ve belki de Şehid Furkan Doğan’ın son sözü olan “Allah’ım, beni Şehidlerden eyle!” duasını eder, Şehid Cevdet Kılıçlar’ın “Allah rızası için boş bırakmayalım” dediği yere çıkar, Şehid İbrahim Bilgen gibi son nefesinde Kelime-i Şehadet getirerek Şehadet Şerbetinden içer ve ben de Şehidlerimizle beraber uçardım.

Belki gemiye isabet eden 308 kurşundan ben de nasiplenir, Şehid Cengiz Songür gibi gırtlağıma kadar Şehadet içinde, Mavi Marmara’da hayat bulan Şehidlerden olurdum…

Benim de ruhum, Arş’ın altındaki kandillerde, cennet kuşlarının ağızlarında gezerdi. Ailemden 70 kişiye şefaatçi olur; gördüğüm hürmetten ve ikramdan dolayı bin kere daha dünyaya dönmek ve bin kere daha Allah yolunda Şehid edilmek isterdim!

Belki de: “Allah’ım! Beni aileme geri çevirme! Bana Şehidlik nasib et! Beni mahrum ve me'yûs olarak ev halkımın yanına döndürme!” diye dua eden Ashâb gibi dua eder; Efendimizden (s.a.v): “Ey Allah’ın Resulü! Bana müsaade etseniz de ben de sizinle birlikte harbe katılsam. Kim bilir belki bana da Allah yolunda Şehidlik nasip olur.” diye izin isteyen Sahabe gibi yola çıkardım.

Ve Hz. Ali’nin (r.a) zehirli kılıç darbesinden sonra: “Kâbe’nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim!” dediği gibi ebedi saadet ve ebedi huzurla ben de hayat bulur, ben de dirilirdim...

Benim de arkamdan, Uğur Süleyman Söylemez’in Şehid haberi geldiğinde ailesinin arasında geçen bir diyalog konuşulurdu belki de: “Babacığın Şehid olmak isterdi ya hep, kızım. Dünyada kalıp seni mutlu etmesini mi isterdin yoksa babanın ebedi mutlu olmasını mı?”  Ve kızının verdiği cevap: “O mutluysa, ben de mutluyum...”

Allah’ım, biliyorum ki ben, Ashâb-ı Kirâm’ın ayaklarındaki toz değil, onların atlarının ayaklarındaki toz bile olamam! Yine de, Asr-ı Saadet’ten bir örnek olduğu gibi: Seninle karşılaştığım zaman bana “Ey Şehid! O kurşun izleri niçindir?” diye sorduğunda, “Senin ve Resulün içindir, Gazze’deki mazlumlar ve yetim kalan kardeşlerim içindir!” diye cevap verirdim. Sen de “Doğru söyledin, yerin Bedrin Aslanlarının yanıdır!” buyururdun...

Ve son olarak, benim için de bir ayet yankılanırdı Ahzab dağında: “Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki; Onlar, Allah'a verdikleri sözde sadakat gösterdiler. Onlardan bazıları Şehid oluncaya kadar çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de Şehid olmayı bekliyor. Onlar, verdikleri sözü asla değiştirmediler...”

 


Burak Çınar (2011)

 
  Bugün 12 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol